-Dönmeyecek Birini Hala Bekleyenlere;
Hayatin en hüzünlü ani, deli gibi sevdigin insanın buna hiç degmediğini gördüğün andır ve en büyük kaybin onun için harcadigin yillardir...Senin askini su gün hak etmeyen, bilki 10 sene sonra yine hak etmeyecektir...Birak,gitsin...
-Yalnız Olanlara;
Ask bir kelebek gibidir,pesinden kostukça hep senden kaçar.. En iyisi birak uçsun, inan ki hiç beklemedigin bir anda gelip omzuna dokunuverir...Ask mutlu eder, bazen de üzer ama ask özeldir, askini hak eden birine sunarsan eger..
-Sevgilisi Olanlara;
Askin amaci birileri için "mükemmel insan" olmak degildir,seni mükemmellige en çok yaklastiracak insani bulmaktir..
-Capkınlara;
Sevmedigin birine asla "seni seviyorum" deme.Içinde olmayan duygulardan varmis gibi sözetme.. Kimsenin hayatina kalbini kirmak için girme.. Sevgi dolu bakan gözlere asla yalan söyleme,cünkü birine verebilecegin en büyük aci, asik olmadigin birini kendine asik etmektir...
-Evli Olanlara;
Seven insan "senin hatan" yerine "özür dilerim" diyendir..."neredesin" yerine "ben buradayim" diyendir.. "nasil yaparsin" yerine "niye yaptigini anliyorum" diyendir.. ve ask "keske" yerine daima "iyi ki" diyendir...
-Kalbi Kırık Olanlara;
Kalp yarasi siz kanatmaktan vazgeçinceye kadar sürer ve ilaci bu aciya alismak degil, ondan ders çikarabilmektir.
-Aşık Olmaktan Korkanlara;
Aska düs ama tökezleme,anla ama bekleme, paylas ama isteme, yaralan ama asla aciyi içinde büyütme...
-Sevdigini Fazla Sahiplenenlere;
Sevdiginin bir baskasiyla mutlu oldugunu görmekten daha aci bir sey varsa,o da sevdiginin seninle mutsuz oldugunu görmektir..
-Askini Itiraf Etmeye Cekinenlere;
Sevdiginden ayrilinca ask aci verir,sevdigin seni terk edince daha da çok aci verir ama en acisi, onu ne kadar sevdigini bilmesine hiç firsat vermemektir
23 Nisan 2008 Çarşamba
22 Nisan 2008 Salı
MÜŞFİK KENTER' den...
Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?
Hiç vaktiniz yok, "Fast live", "Fast food", "Fast music", "Fast love"...
Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar...
Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir
pencere ardında bitecek hepsi.
Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum!
Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi
program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?
Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?...
İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?
Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?...
Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?
Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını.
Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında ?...
Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?..
Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?
(Ne acı ve ne çelişkidir ki böyle bir yorumu yine bilgisayardan iletiyorum...)
Müşfik Kenter
Hiç vaktiniz yok, "Fast live", "Fast food", "Fast music", "Fast love"...
Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar...
Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir
pencere ardında bitecek hepsi.
Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum!
Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi
program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?
Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?...
İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?
Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?...
Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?
Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını.
Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında ?...
Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?..
Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?
(Ne acı ve ne çelişkidir ki böyle bir yorumu yine bilgisayardan iletiyorum...)
Müşfik Kenter
5 Ekim 2007 Cuma
KUTSAL DANS POI
"Poi" kelime olarak, "ipin ucuna bağlanmış ağırlık" anlamına geliyor. Aslında ipin dışında uygun bir eşarp ya da kumaşla bile Poi elde edebilirsiniz. Eşarbın ya da kumaşın her iki ucuna belli ağırlıklar bağlamanız Poi elde etmeniz için yeterli.
Bundan bin yıl önce Yeni Zelanda kabilelerinin kutsal savaş dansı olarak ortaya çıkan Poi, günümüzde bir performans sanatı. Poi, Yeni Zelanda'dan Avustralya'ya yayılmış, sonra İngiltere'de geliştirilmiş ve bir terapi metodu olarak kullanılmaya başlanmış. Yurt dışında ergenlik çağındaki çocukların sorunlarını aşmalarına yardımcı olmak amacıyla da uygulanan Poi, fit kalmanın yanı sıra, stres atmak, koordinasyon, ritim ve denge sağlamaya yardımcı oluyor. Ama açıkçası bu çalışmanın amacı her şeyden önce eğlenmek ve görsellik yaratmak. İşte bu sebeple Poi, İngiltere'de underground partilerin bile gözdesi.
Poi, hem egzersiz, hem de meditasyon aslında. Poi"leri çevirirken, günlük sorunlarınızdan uzaklaşıp, kafanızı boşaltmanız, hatta transa geçmeniz bile mümkün! İyi Poi çevirmenin, kişinin yapısı ve ruh haliyle de yakından ilişkisi var. Zihnin berrak olması ve aceleci davranmamak, daha iyi bir performans sergilemeye yardımcı oluyor.


Farklı stillerde Poi çevirebilirsiniz; Chase (takip) stilinde kumaş boyna dolanıp, eller arkada birleştirilerek, geriye doğru çevriliyor, Butterfly (kelebek) stilinde kumaşı bileklere doladıktan sonra bir adım öne atıp çapraz çevriliyor. Fountain (çeşme) stilinde ise kumaş boyuna dolandıktan sonra eller havaya kaldırılarak, bir ucu öne, bir ucu arkaya doğru hareket ettiriliyor.
Bu egzersiz, uçlarına ağırlık bağlanabilen her türlü materyalle uygulanabiliyor. İdeal boy, el hizasından omuza kadar olan bir malzeme ile çalışmak. Ateşli, kanatlı, kuyruklu, fosforlu ve ışıklı olmak üzere beş çeşit Poi var. Uygulanış sistemi, yaratıcılığa son derece açık. Yani siz de kendi Poi'nizi yaratarak, egzersize farklı bir görsellikler katabilirsiniz. Mesela, kullanılan malzemenin uçlarına bayraklar bağlayarak çevirdiğinizde "Kuyruklu Poi" elde edebilirsiniz. Loş ışıkta fosforlu kumaşları birbirine bağlayarak uygulanabileceği gibi, profesyonel yardım almak şartıyla Poi dansı ateşle de yapılabiliyor.
Bundan bin yıl önce Yeni Zelanda kabilelerinin kutsal savaş dansı olarak ortaya çıkan Poi, günümüzde bir performans sanatı. Poi, Yeni Zelanda'dan Avustralya'ya yayılmış, sonra İngiltere'de geliştirilmiş ve bir terapi metodu olarak kullanılmaya başlanmış. Yurt dışında ergenlik çağındaki çocukların sorunlarını aşmalarına yardımcı olmak amacıyla da uygulanan Poi, fit kalmanın yanı sıra, stres atmak, koordinasyon, ritim ve denge sağlamaya yardımcı oluyor. Ama açıkçası bu çalışmanın amacı her şeyden önce eğlenmek ve görsellik yaratmak. İşte bu sebeple Poi, İngiltere'de underground partilerin bile gözdesi.
Poi, hem egzersiz, hem de meditasyon aslında. Poi"leri çevirirken, günlük sorunlarınızdan uzaklaşıp, kafanızı boşaltmanız, hatta transa geçmeniz bile mümkün! İyi Poi çevirmenin, kişinin yapısı ve ruh haliyle de yakından ilişkisi var. Zihnin berrak olması ve aceleci davranmamak, daha iyi bir performans sergilemeye yardımcı oluyor.


Farklı stillerde Poi çevirebilirsiniz; Chase (takip) stilinde kumaş boyna dolanıp, eller arkada birleştirilerek, geriye doğru çevriliyor, Butterfly (kelebek) stilinde kumaşı bileklere doladıktan sonra bir adım öne atıp çapraz çevriliyor. Fountain (çeşme) stilinde ise kumaş boyuna dolandıktan sonra eller havaya kaldırılarak, bir ucu öne, bir ucu arkaya doğru hareket ettiriliyor.
Bu egzersiz, uçlarına ağırlık bağlanabilen her türlü materyalle uygulanabiliyor. İdeal boy, el hizasından omuza kadar olan bir malzeme ile çalışmak. Ateşli, kanatlı, kuyruklu, fosforlu ve ışıklı olmak üzere beş çeşit Poi var. Uygulanış sistemi, yaratıcılığa son derece açık. Yani siz de kendi Poi'nizi yaratarak, egzersize farklı bir görsellikler katabilirsiniz. Mesela, kullanılan malzemenin uçlarına bayraklar bağlayarak çevirdiğinizde "Kuyruklu Poi" elde edebilirsiniz. Loş ışıkta fosforlu kumaşları birbirine bağlayarak uygulanabileceği gibi, profesyonel yardım almak şartıyla Poi dansı ateşle de yapılabiliyor.
24 Eylül 2007 Pazartesi
14 Eylül 2007 Cuma
AKARSU SPORLARI
Akarsu sporları 1800'lerde kano ve kayak ile başlar. Bireysel çabalarla gelişen bu sporların kitlelere yayılması ise rafting ile olmuştur.
RAFTING
Akarsu, yatağı içinden geçerken çeşitli doğal engelleri geçmek zorundadır. Bu engeller büyüklü, küçüklü kaya parçaları bazen de ağaç gövdeleridir. Su kimi zaman da yüksekçe yerlerden dökülerek yoluna devam eder. Suyun yolunu kesen bu engeller genel akışın hızını ve yönünü etkiler, suda türbülanslar, dalgalar ve akışta ani süratlenmeler oluşturur. Akarsu sporlarında, bu tür beyaz ve köpüklü görüntüler sergileyen bölgelere "Rapid" (Şarlak) adı verilir.

Akarsulardaki rapid ve çağlayan gibi engeller, zorluk derecelerine göre uluslararası standartlarda sınıflandırılır.
Klas1: Çok basit akıntı. Suda hiçbir çalkalanma yoktur, son derece sakin bir biçimde, köpüklenme yapmadan akar.
Klas2: Basit rapidler. Akıntı azdır. Suyun akışı ve küçük engeller hafif dalgalanmalar oluşturur. Bunlar hiç bir tehlikesi olmayan basit geçişlerdir.
Klas3: Orta zorlukta rapidler. Nehir buralarda, yüksek sayılabilecek dalgalar oluşturur. Dalga boyu bir metreye varır. Rapidin arkası durgun ve görüş alanı içindedir.
Klas4: Zor rapidler. Rapidin başlangıcından bitişini görmek her zaman mümkün olmaz. Akıntı, oldukça büyük ve karışık dalgalar oluşturur. Su altı ve su üstü engelleri bulunur. Emniyet için kıyıda kurtarma ipiyle ekibin olması gerekir.
Klas5: Çok zor rapidler. Su bazen çavlanlar bazen de çok büyük dalgalar oluşturur. Dalga boyu 5 metreye varabilir. Her taraf bembeyaz köpük içindedir. Dar geçişler olabilir. Bu bölgelerden geçiş için çok deneyimli olmak, zor durumlarda neler yapılacağını iyi bilmek gerekir. Emniyet sistemi kurmadan bu sulara girmek son derece risklidir.
Klas6: Geçilemeyecek kadar zor rapidler. Nehir buralarda ya metrelerce yukarıdan dökülür. Ya da art arda bir dolu engele rastlayarak çok türbülanslı ve dalgalı bir bölge oluşturur.

Rafting, Raft adı verilen botlarla yapılır.
Bu botlar, Amerika'da, önceleri (1900'ların başında) akarsularda güvenli olarak yük taşımakta kullanılıyormuş. Raft, her türlü akarsuda hareket edebilecek yapısı ve yapıldığı sağlam malzeme nedeniyle akarsu taşımacılığında tercih ediliyor. II.Dünya savaşı sırasında çıkartma amaçlı olarak kullanılan botlar diğer ülkelerin de dikkatini çekiyor ve yaygın olarak kullanılmaya başlanıyor. Spor amaçlı kullanım da yine Amerika'da başlıyor. Keşif amaçlı akarsu yolculukları ve çeşitli etkinlikler yapmak üzere kurulan bir kulüp 1973 yılında "Sobek Expedition" adını alarak dünyanın çeşitli ülkelerinde keşifler yapmaya başlıyor. Çoruh'u da 1982'de ilk bu ekip geçiyor.
Dünyada iki tip raft kullanılıyor. Birincisi daha çok Amerika'da, büyük nehirlerde yük taşıma amacıyla kullanılanlar. Bu botlar bir kişi tarafından yönlendirilebiliyor. Kullanım prensibi kürekli bir sandalla aynı. Bot, kenarlarına bağlı üçer metrelik küreklerle istenildiği gibi yönlendirilebiliyor. Bunlarla iki tona kadar yük taşımak mümkün. Son yıllarda bu botlarda yolcu taşımacılığında, daha çok da turizm alanında kullanılmaya başlandı. Bu türde, botta bulunan yolcular hiçbir şeye karışmaz. Yönetim tamamen kürekleri kullanan rehberdedir. İkincisinde ise botta bulunan herkes kürek çeker. Sabit bir kürek yeri yoktur ve kürekçiler botun kenarlarına oturarak kürek çekerler. Bunlarda rehber arkadadır. Diğer kürekçileri komutlarla yönlendirerek botu idare eder. Türkiye'de de bu sistem kullanılmaktadır. Rafting deneyimli rehberlerin idaresinde yapıldığında son derece kolay ve güvenli bir doğa sporudur. Klas 4 veya 5 zorluğunda bir nehri kano veya kayak gibi araçlarla geçmek için yıllar sürecek bir eğitime gereksinim duyulurken, raftingle deneyimli rehberler yönetiminde, bir kaç saatlik birifing ve ufak bir acil kurtarma provası sonrasında sağlıklı herkes geçebilir.

Türkiye'de rafting yapılan belli başlı noktalar:
Köprüçay , Dalaman, Alara, Dim Çayı, Çoruh, Düzce Melen, Eşen, Manavgat, Zamantı, Fırtına, Maçka, Tortum ve Barhal.
RAFTING
Akarsu, yatağı içinden geçerken çeşitli doğal engelleri geçmek zorundadır. Bu engeller büyüklü, küçüklü kaya parçaları bazen de ağaç gövdeleridir. Su kimi zaman da yüksekçe yerlerden dökülerek yoluna devam eder. Suyun yolunu kesen bu engeller genel akışın hızını ve yönünü etkiler, suda türbülanslar, dalgalar ve akışta ani süratlenmeler oluşturur. Akarsu sporlarında, bu tür beyaz ve köpüklü görüntüler sergileyen bölgelere "Rapid" (Şarlak) adı verilir.

Akarsulardaki rapid ve çağlayan gibi engeller, zorluk derecelerine göre uluslararası standartlarda sınıflandırılır.
Klas1: Çok basit akıntı. Suda hiçbir çalkalanma yoktur, son derece sakin bir biçimde, köpüklenme yapmadan akar.
Klas2: Basit rapidler. Akıntı azdır. Suyun akışı ve küçük engeller hafif dalgalanmalar oluşturur. Bunlar hiç bir tehlikesi olmayan basit geçişlerdir.
Klas3: Orta zorlukta rapidler. Nehir buralarda, yüksek sayılabilecek dalgalar oluşturur. Dalga boyu bir metreye varır. Rapidin arkası durgun ve görüş alanı içindedir.
Klas4: Zor rapidler. Rapidin başlangıcından bitişini görmek her zaman mümkün olmaz. Akıntı, oldukça büyük ve karışık dalgalar oluşturur. Su altı ve su üstü engelleri bulunur. Emniyet için kıyıda kurtarma ipiyle ekibin olması gerekir.
Klas5: Çok zor rapidler. Su bazen çavlanlar bazen de çok büyük dalgalar oluşturur. Dalga boyu 5 metreye varabilir. Her taraf bembeyaz köpük içindedir. Dar geçişler olabilir. Bu bölgelerden geçiş için çok deneyimli olmak, zor durumlarda neler yapılacağını iyi bilmek gerekir. Emniyet sistemi kurmadan bu sulara girmek son derece risklidir.
Klas6: Geçilemeyecek kadar zor rapidler. Nehir buralarda ya metrelerce yukarıdan dökülür. Ya da art arda bir dolu engele rastlayarak çok türbülanslı ve dalgalı bir bölge oluşturur.

Rafting, Raft adı verilen botlarla yapılır.
Bu botlar, Amerika'da, önceleri (1900'ların başında) akarsularda güvenli olarak yük taşımakta kullanılıyormuş. Raft, her türlü akarsuda hareket edebilecek yapısı ve yapıldığı sağlam malzeme nedeniyle akarsu taşımacılığında tercih ediliyor. II.Dünya savaşı sırasında çıkartma amaçlı olarak kullanılan botlar diğer ülkelerin de dikkatini çekiyor ve yaygın olarak kullanılmaya başlanıyor. Spor amaçlı kullanım da yine Amerika'da başlıyor. Keşif amaçlı akarsu yolculukları ve çeşitli etkinlikler yapmak üzere kurulan bir kulüp 1973 yılında "Sobek Expedition" adını alarak dünyanın çeşitli ülkelerinde keşifler yapmaya başlıyor. Çoruh'u da 1982'de ilk bu ekip geçiyor.
Dünyada iki tip raft kullanılıyor. Birincisi daha çok Amerika'da, büyük nehirlerde yük taşıma amacıyla kullanılanlar. Bu botlar bir kişi tarafından yönlendirilebiliyor. Kullanım prensibi kürekli bir sandalla aynı. Bot, kenarlarına bağlı üçer metrelik küreklerle istenildiği gibi yönlendirilebiliyor. Bunlarla iki tona kadar yük taşımak mümkün. Son yıllarda bu botlarda yolcu taşımacılığında, daha çok da turizm alanında kullanılmaya başlandı. Bu türde, botta bulunan yolcular hiçbir şeye karışmaz. Yönetim tamamen kürekleri kullanan rehberdedir. İkincisinde ise botta bulunan herkes kürek çeker. Sabit bir kürek yeri yoktur ve kürekçiler botun kenarlarına oturarak kürek çekerler. Bunlarda rehber arkadadır. Diğer kürekçileri komutlarla yönlendirerek botu idare eder. Türkiye'de de bu sistem kullanılmaktadır. Rafting deneyimli rehberlerin idaresinde yapıldığında son derece kolay ve güvenli bir doğa sporudur. Klas 4 veya 5 zorluğunda bir nehri kano veya kayak gibi araçlarla geçmek için yıllar sürecek bir eğitime gereksinim duyulurken, raftingle deneyimli rehberler yönetiminde, bir kaç saatlik birifing ve ufak bir acil kurtarma provası sonrasında sağlıklı herkes geçebilir.

Türkiye'de rafting yapılan belli başlı noktalar:
Köprüçay , Dalaman, Alara, Dim Çayı, Çoruh, Düzce Melen, Eşen, Manavgat, Zamantı, Fırtına, Maçka, Tortum ve Barhal.
12 Eylül 2007 Çarşamba
Konumuz : go-kart---> karting nedir?
Go-Kart Nedir ?
Go-kart; kart adı verilen çok küçük, benzin ve hava soğutmalı, arkadan motorlu, dört tekerlekli minyatür araçlarla yapılan pist yarışıdır.
Karting; Motorsporlarının temelidir ve pist yarışlarının küçük kardeşi olarak kabul edilir. 7 den 70e her insanın yapabileceği bu spor dalı hem kolay olması hem de maliyetinin düşük olması nedeniyle hızla popülerleşmektedir.

- Karting'in Tarihçesi Nedir ?
Go-kart, 1950'li yıllarda ABD'de, eskiyen çim biçme makinelerinin motorlarının tekrar kullanılabilmesi amacıyla yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıktıştır. 1960'lı yıllardan sonra başta İngiltere, Avustralya ve Japonya olmak üzere uluslararası yarışmalarda kullanılmaya başlandı. Uluslararası Karting organizasyonların yönetimi İsviçre'de kurulan CIK (Uluslararası Karting Kurulu) tarafından yapılmaktadır. Hoş bir hobi olmanın dışında karting, motor sporlarına başlamak için de sağlam bir temel hazırlıyor. Birçok ralli veya Formula pilotu bu spora karting yaparak başlamış. Bunlara örnek olarak 1994-1995 Formula1 Dünya Şampiyonu Michael Schumacher ve kardeşi Ralf Scumacher'i verirsek herhalde yeterli olur. Hatta Michael Schumacher, aynı zamanda Köln'ün 30 km kadar dışında uluslararası standardlara sahip büyük bir go-kart pistinin sahibi.

- Türkiyede Karting Gelişimi Nasıl Olmuştur?
Türkiye'de bu sporun ilk kez tanınması Demir Bükey aracılığıyla gerçekleşmiştir. Önce 1970'li yılların ortalarında ÜstBostancı Go-kart Pisti hizmete girdi., İstanbul Karting Kulübü'nün de kurulmasıyla birlikte ilk ciddi pistine 1980'lere doğru kavuştu. 1987 yılında Cem Hakko'nun öncülüğünde tekrar canlandı ve Tuzla Karting Pisti'nin yapılmasıyla önlenemez bir yükselişe geçti. Tuzla Karting Pisti Avrupa standartlarına uygun olarak inşa edilmiştir ve 'C' tipi lisansı ile uluslararası organizasyonları düzenleme hakkına sahiptir. İlk uluslararası karting yarışı Türkiye'de ancak 1988 yılında koşulabildi. Formula 1 Şampiyonası'nda 1995 yılında Williams Renault ve 1996'dan beri McLaren için yarışan David Coulthard, Tuzla'da düzenlenen bu ilk uluslararası yarışta yer aldı. 1992'de İstanbul Motorsporları Kulübü kurulduktan sonra İstanbul'daki karting organizasyonları, İMK'nın sorumluluğu altında düzenlenmeye başladı. Körfez Pisti'nde ise 1995'ten beri resmi karting yarışları yapılmaktadır. Bu pistin küçük bir bölümünde bulunan Karting pisti, otomobil yarışlarının olmadığı zamanlarda kullanılabilmektedir. 1998 yılında İzmir, Ankara ve Adana'da yapılan pistlerde Türkiye Karting Şampiyonası yarışları yapılmaya başladı. Resmi yarışların yanı sıra Istanbul icinde (Topkapı, Büyükçekmece, Tatilya) Adana, Bodrum, Antalya, Alanya, Kuşadası, Çeşme'de de ticari amaçlı küçük karting pistleri açıldı. En son Bursa Nilüfer'de yeni bir karting pisti hizmete girdi. (Kaynak : Gezinet)

- Karting Araçlarının Özellikleri Nelerdir ?
Başlangıçta kullanacağınız araçlar 5,5-6 HP güç üretebilen 160 cc hacminde tek taraflı motorlara sahip. En fazla 75 km/s hıza ulaşabilseler de pist içinde bu hız ortalama 40-50 km/s. Türkiye'de profesyonel anlamda bu sporu yapmak istiyorsanız Türkiye Otomobil ve Motor Sporları Federasyonu'ndan lisans almanız gerekiyor. Bu alanda profesyonel yarışlar ise Tuzla Pisti, Körfez Pisti ve İzmir Pisti'nde yapılıyor. Bu tür yarışmalarda araçlar 120 km/s hıza ulaşabiliyorlar.
Bu sporu amatör olarak yaparken özellikle belirli bir giysi giymeniz gerekmiyor ama mutlaka bir kask takmak zorundasınız. Ayrıca kullanacağınız kask başınıza tam olarak oturmalı, aksi takdirde bir çarpma anında başınızdan fırlayabilir ve bu da yarışın geri kalan bölümünde, önemli bir risk taşımayan bu sporu sizin için tehlikeli bir hale getirebilir. Araçların ulaşabildikleri hız başlarda pek tatmin edici görünmese de go-kartlar yere çok yakın olduklarından kendinizi daha hızlı gidiyormuş gibi hissetmenizi sağlıyor.
Go-kart; kart adı verilen çok küçük, benzin ve hava soğutmalı, arkadan motorlu, dört tekerlekli minyatür araçlarla yapılan pist yarışıdır.
Karting; Motorsporlarının temelidir ve pist yarışlarının küçük kardeşi olarak kabul edilir. 7 den 70e her insanın yapabileceği bu spor dalı hem kolay olması hem de maliyetinin düşük olması nedeniyle hızla popülerleşmektedir.

- Karting'in Tarihçesi Nedir ?
Go-kart, 1950'li yıllarda ABD'de, eskiyen çim biçme makinelerinin motorlarının tekrar kullanılabilmesi amacıyla yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıktıştır. 1960'lı yıllardan sonra başta İngiltere, Avustralya ve Japonya olmak üzere uluslararası yarışmalarda kullanılmaya başlandı. Uluslararası Karting organizasyonların yönetimi İsviçre'de kurulan CIK (Uluslararası Karting Kurulu) tarafından yapılmaktadır. Hoş bir hobi olmanın dışında karting, motor sporlarına başlamak için de sağlam bir temel hazırlıyor. Birçok ralli veya Formula pilotu bu spora karting yaparak başlamış. Bunlara örnek olarak 1994-1995 Formula1 Dünya Şampiyonu Michael Schumacher ve kardeşi Ralf Scumacher'i verirsek herhalde yeterli olur. Hatta Michael Schumacher, aynı zamanda Köln'ün 30 km kadar dışında uluslararası standardlara sahip büyük bir go-kart pistinin sahibi.

- Türkiyede Karting Gelişimi Nasıl Olmuştur?
Türkiye'de bu sporun ilk kez tanınması Demir Bükey aracılığıyla gerçekleşmiştir. Önce 1970'li yılların ortalarında ÜstBostancı Go-kart Pisti hizmete girdi., İstanbul Karting Kulübü'nün de kurulmasıyla birlikte ilk ciddi pistine 1980'lere doğru kavuştu. 1987 yılında Cem Hakko'nun öncülüğünde tekrar canlandı ve Tuzla Karting Pisti'nin yapılmasıyla önlenemez bir yükselişe geçti. Tuzla Karting Pisti Avrupa standartlarına uygun olarak inşa edilmiştir ve 'C' tipi lisansı ile uluslararası organizasyonları düzenleme hakkına sahiptir. İlk uluslararası karting yarışı Türkiye'de ancak 1988 yılında koşulabildi. Formula 1 Şampiyonası'nda 1995 yılında Williams Renault ve 1996'dan beri McLaren için yarışan David Coulthard, Tuzla'da düzenlenen bu ilk uluslararası yarışta yer aldı. 1992'de İstanbul Motorsporları Kulübü kurulduktan sonra İstanbul'daki karting organizasyonları, İMK'nın sorumluluğu altında düzenlenmeye başladı. Körfez Pisti'nde ise 1995'ten beri resmi karting yarışları yapılmaktadır. Bu pistin küçük bir bölümünde bulunan Karting pisti, otomobil yarışlarının olmadığı zamanlarda kullanılabilmektedir. 1998 yılında İzmir, Ankara ve Adana'da yapılan pistlerde Türkiye Karting Şampiyonası yarışları yapılmaya başladı. Resmi yarışların yanı sıra Istanbul icinde (Topkapı, Büyükçekmece, Tatilya) Adana, Bodrum, Antalya, Alanya, Kuşadası, Çeşme'de de ticari amaçlı küçük karting pistleri açıldı. En son Bursa Nilüfer'de yeni bir karting pisti hizmete girdi. (Kaynak : Gezinet)

- Karting Araçlarının Özellikleri Nelerdir ?
Başlangıçta kullanacağınız araçlar 5,5-6 HP güç üretebilen 160 cc hacminde tek taraflı motorlara sahip. En fazla 75 km/s hıza ulaşabilseler de pist içinde bu hız ortalama 40-50 km/s. Türkiye'de profesyonel anlamda bu sporu yapmak istiyorsanız Türkiye Otomobil ve Motor Sporları Federasyonu'ndan lisans almanız gerekiyor. Bu alanda profesyonel yarışlar ise Tuzla Pisti, Körfez Pisti ve İzmir Pisti'nde yapılıyor. Bu tür yarışmalarda araçlar 120 km/s hıza ulaşabiliyorlar.
Bu sporu amatör olarak yaparken özellikle belirli bir giysi giymeniz gerekmiyor ama mutlaka bir kask takmak zorundasınız. Ayrıca kullanacağınız kask başınıza tam olarak oturmalı, aksi takdirde bir çarpma anında başınızdan fırlayabilir ve bu da yarışın geri kalan bölümünde, önemli bir risk taşımayan bu sporu sizin için tehlikeli bir hale getirebilir. Araçların ulaşabildikleri hız başlarda pek tatmin edici görünmese de go-kartlar yere çok yakın olduklarından kendinizi daha hızlı gidiyormuş gibi hissetmenizi sağlıyor.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
